Slovakya'da Türk Basın Mensuplarıyla Sohbet Toplantısında Yaptıkları Açıklama

03.11.2009
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült
Değerli Arkadaşlar,
Slovakya'ya yaptığımız ziyareti bugün tamamlayıp, biraz sonra Türkiye'ye döneceğiz. Geldiğimiz andan itibaren çok güzel görüşmeler yapıldı. Slovakya ile Türkiye arasındaki ilişkileri daha da geliştirmek için anlaşmalar yapmaya devam ediyoruz. Bundan bir ay önce Başbakanları Türkiye'ye gelmişti, orada güzel anlaşmalar imzalanmıştı. İki ülke arasındaki ilişkiler zaten çok güzel bir şekilde devam ediyor. Ama ekonomik potansiyeli daha çok değerlendirmek için, iş adamlarımızla birlikte yoğun bir çaba içerisindeyiz. İş Konseyi toplantısına dün Sayın Cumhurbaşkanı'yla beraber katıldık ve bütün iş adamlarına çağrıda bulunduk; Türkiye'ye, Slovakya'ya, hatta 3. dünya ülkelerine beraber yatırım yapın, işbirliği yapın diye. Slovakya son yıllarda ekonomik büyümesi ile dikkati çeken bir ülke. Çok büyük yabancı sermaye akımı var bu ülkeye. Avrupa'nın bütün otomobil imalat merkezi fabrikaları bu ülkede. Dolayısıyla çok dikkat çekiyor. Bizim de çok değerli firmalarımızın sahipleri, temsilcileri buradaydı.
Cumhurbaşkanı ile, başbakan ile sabah Meclis Başkanı'yla yaptığımız görüşmelerde, bu ilişkilerimizi daha güçlendirme yönünde irademizi koyduk. Ayrıca, Avrupa Birliği ile ilgili konularda da tabii görüş alışverişinde bulunduk. Bu ülke 2004 yılında AB'ye tam üye oldu. Slovakya, AB içerisinde Türkiye'ye ilkeli bir şekilde destek veren bir ülke. Yine basın toplantısında bazı basın mensuplarının "Türkiye'ye ayrıcalıklı, sınırlı ortaklık teklifine ne diyorsunuz?" sorusu üzerine Cumhurbaşkanı "AB'de böyle bir üyelik tarzı zaten yoktur" diye çok kesin bir kanaatini ortaya koydu. Bugün Meclisi ziyaretimde de Meclis Başkanı aynı şekilde, Başbakan aynı şekilde. Doğrusu bu bizi tabii mutlu etmiştir. Çünkü genç bir ülke olmasına rağmen, ilkeli tavrını takdirle karşılıyoruz.
Slovakya ile AB içerisinde beraber olmaya çalışırken, -tam üye olduğumuzda- tabii NATO'nun üyesi olarak müttefiklik içerisindeyiz. Bütün burada edindiğim intiba şu: Türkiye samimi bir şekilde, dostluk içerisinde ilişkilerini sürdüren bir ülke. Büyük bir memnuniyetle döneceğim bu ziyaretimden.
Tabii bizi mutlu eden bir şey de şudur: Burada I. Dünya Harbi Galiçya Cephesinde binlerce aslında şehidimiz vardır. Sayın Savunma Bakanımız, bunun 20 binlere kadar ulaştığını söylüyor. Bunlarla ilgili burada bir anıt, bu başkentte güzel bir yerde, Türk Şehitliği Anıtı dikilecek. Bundan büyük bir onur duyacaklarını söylediler. Biliyorsunuz Türkiye'de Dubcek Parkı ve caddesi vardır. Bu ülkenin büyük liderlerinden birisidir. Bunu da en kısa zamanda gerçekleştirecekler. Ayrıca bazı yine askerlerimizin farklı yerlerdeki mezarlarını burada bir şehitliğe topluyoruz. Burada yine bir Türk Şehitliği açıyoruz. Konuyla ilgili de tüm yasal düzenlemeler yapıldı, anlaşmalar yapıldı. Ama bunun daha ötesi, bu konudan büyük bir onur duyduklarını ve bunu seve seve yapılacaklarını ifade etmeleri, tabii ki çok önemli.
SORU: Sayın Cumhurbaşkanım, buradaki görüşmelerinizde, Sayın Dışişleri Bakanı, Türkiye'nin oynadığı role dair takdirlerini iletti. Ve son derece olumlu bir hava var, Türkiye'nin dış politikadaki etkinliği konusunda. Burada ortaya çıkarttıkları tek çekince, daha doğrusu çekince demeyeyim de, bu konuda hızlanabilirse, Türkiye'nin yolu da açılır, diye ifade ettikleri, Kıbrıs konusu. Yunanistan'da Yorgo Papandreu'nun Başbakan olmasıyla, Türkiye'nin gelişiyle olumlu bir hava ortaya kondu. Bundan sonra zaman sınırlaması da çıktı karşımıza, Aralık ayında limanlar meselesi. Bu konuda nasıl bir genel yaklaşımınız var?
SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZ: Şöyle: "Slovakya'nın Kıbrıs ile ilgisi ne?" diyebilir bilmeyen insanlar. Şöyle bir ilgisi var: Slovakya askerleri yurt dışında, yani Slovakya dışında Kıbrıs'ta barış gücü olarak bulundu. Biliyorsunuz, çok eski, 60'lı yıllara dayanır. Bunlar, orada bu şekilde varlıkları söz konusu olunca, bir ara Kıbrıs Türk siyasi partilerinin başkanlarıyla, Kıbrıs Rum siyasi parti başkanlarını Ledra Palas'ta buluşturdular. Orada görüşmeler yoluyla, acaba aralarında bir yakınlaşma sağlayabilirmiyiz diye bir çalışmada bulundular. Dolayısıyla böyle bir bağlantıları var tabii. Kıbrıs Türkleri, üstüne düşeni 2004 yılında yaparak, bütün dünyaya, Türkiye'nin samimiyetini, çözüm yanlısı olduğunu ve bunu uzlaşma çerçevesi içerisinde yapmaya hazır olduğunu ispatlamıştır. Biliyorsunuz, o plan sadece BM Genel Sekreteri Annan'ın şahsi planı değildi. BM'nin planıydı. Beş daimi Güvenlik Konseyi üyesi ülke desteklediği gibi, AB de bu plana sahip çıkmıştır. Hatta, bunun için kampanya yapmıştır. Hatta kampanyası engellenmişti, hatırlayacaksınız. Herkes de Türkler hayır diyecek, Rumlar evet diyecek, diye bekliyorlardı. Çünkü, Rumlar bütün dünyayı inandırmışlardı ki, Türkler yüzünden hallolmuyordu bu problem. Bundan dolayı da bütün dünya siyasetinde Türkiye'ye karşı bir görünür-görünmez tavırlar oluyordu. 2004 referandumu dünyayı şok etti biliyorsunuz. Ve herkese gösterdi ki, aslında esas problem Türkiye'den veya Kıbrıs Türklerinden değil, esas problem Rum tarafından. Çünkü, onlar reddettiler. Şimdi bunları herkese burada bir kez daha hatırlattım. Şimdi müzakere iki lider arasında devam ediyor. Biz bunun neticelenmesini arzu ediyoruz. Geçenlerde Cumhurbaşkanı Talat gelince konuştuk, söyledik. Bu sene sonu demiştik ama, bu sene sonu yetişmeyecekse, onun makul süresi olsun, hiç değilse 4 ay içinde bu iş bitsin, sınırı belli olsun bu işin diye konuşmuştuk. Bunu da burada tekrarladım hepsini. Ve yani bu konuyla ilgili artık fazla yapacak bir şey yok. Açıkçası siz, teşvik edin, Rum tarafını. Zaten birlik içerisinde de berabersiniz. Çünkü, Kıbrıs'taki problem, AB'nin bazen stratejik meselelerini kilitliyor. AB-NATO ilişkileri, AB'nin dış politika konuları, savunma, güvenlik konuları gibi konuların çözümünü isteriz biz. Onun için onlar da biraz konuyla ilgileniyorlar. Yardımcı olursanız memnun oluruz dedik.
Yazdır Paylaş Yukarı