Fransa Ziyaretinden Önce Yaptıkları Açıklama

07.10.2009
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült
"Değerli Basın Mensupları,
Fransa'da Türkiye Mevsimi vesilesiyle, Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin resmi davetlisi olarak az sonra Paris'e hareket ediyorum.
Devlet Bakanları Sayın Hayati Yazıcı ve Sayın Egemen Bağış ile Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul Günay da bu ziyaretim sırasında bana refakat edecekler. Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Ali Babacan da daha sonra heyetimize katılacak. Aynı şekilde, değerli Milletvekillerimiz de heyetimizde yer alacaklar.
1 Temmuz 2009 – 31 Mart 2010 tarihleri arasında Fransa genelinde gerçekleştirilmekte olan "Türkiye Mevsimi" kapsamındaki faaliyetlerin başarılı bir şekilde devam ettiğini memnuniyetle görüyoruz.
Bu çerçevede, dokuz ay boyunca sadece Paris'te değil, tüm Fransa çapında ağırlıklı olarak kültürel ve sanatsal etkinliklerin yanısıra, çok sayıda ekonomik, ticari ve sosyal faaliyet de gerçekleştirilmektedir.
Türkiye Mevsimi, Fransız kamuoyunun Türk kültürünü ve sanatını, ülkemizin gücünü, modern ve dinamik yüzünü daha yakından tanımasına, anlamasına imkan verecek önemli bir fırsat teşkil etmektedir.
Bu noktada, bilhassa vurgulamak istediğim bir husus da, bu boyutlarıyla Fransa'da Türkiye Mevsimi'nin Cumhuriyet tarihimizin en büyük, en kapsamlı ve en uzun soluklu tanıtım faaliyetlerinden birini oluşturduğudur.
Mevsim çerçevesinde, 9 Ekim Cuma günü Cumhurbaşkanı Sarkozy ile birlikte Paris'in en önemli sanat mekanlarından olan Grand Palais'de düzenlenecek "Bizans'tan İstanbul'a: İki Kıtanın Limanı" isimli serginin açılışını yapacağız.
Daha sonra, Cumhurbaşkanı Sarkozy ile bir çalışma yemeğinde biraraya gelerek, aramızdaki tarihi dostluk ve ittifak ilişkilerinin ruhuna uygun şekilde, hem her alandaki ikili işbirliğimizi, hem de bölgesel, uluslararası konuları ele alacağız.
Aynı şekilde, Fransa'yı ziyaretim sırasında UNESCO Genel Direktörü'nün davetine icabetle, Özel Konuk olarak yarın UNESCO'nun 35. Genel Konferansı Bakanlar Forumu'nun açılışını da yapacağım ve orada bir konuşma yapacağım.
Bu akşam, Paris'te Fransız Uluslararası İlişkiler Enstitüsü, kısa ismiyle IFRI olarak bilinen bu Enstitü tarafından önde gelen Fransız siyasetçileri, akademisyenleri ve kanaat önderlerinin katılacağı bir yemekli toplantıya iştirak edip, orada bir konuşma yapacağım ve soru-cevap şeklinde onlarla görüş alışverişinde bulunacağım.
Yarın da, Fransa Başbakanı ile bir öğle yemeğinde biraraya geleceğiz. Akşam da Fransız Senato Başkanı'nın vereceği yemeğe katılacağım.
9 Ekim Cuma günü sabahı da Başbakan Fillon ile birlikte, TÜSİAD ile Fransız muadili olan MEDEF tarafından tertiplenecek "Fransız-Türk Ortaklığı: Avrupa'da ve Dünyada Daha Güçlü Olmak" başlıklı ortak etkinliğin açılış oturumuna katılacağım. Ve Türk-Fransız işadamlarının katılacağı bu toplantıda da ekonomik ilişkilerimizi, işbirliğimizi daha çok geliştirmeyi ve bu işbirliğinin ekonomik potansiyelini anlatacağım.
Fransa'da yoğun ve kapsamlı bir programımız olacak. Her düzeyde yapacağımız görüşmelerin, Türkiye ile Fransa arasındaki ikili ilişkilerin açık sözlülükle ele alınmasına, ilave işbirliği imkanlarının değerlendirilmesine imkan tanıyacağına inanıyorum. Aynı şekilde, ülkelerimizi ilgilendiren uluslararası ve bölgesel konulardaki görüşlerimizi paylaşacağız; bu alandaki işbirliği fırsatları üzerinde duracağız.
Temel hedefimiz, Türkiye Mevsimi'nin en başarılı şekilde icra edilerek, Fransız kamuoyu nezdinde güzel bir iz bırakması, çağdaş Türkiye'nin kazanımlarının, dinamizmimizin ve potansiyelimizin en iyi şekilde Fransız halkına tanıtılmasını sağlamak olacaktır.
Sorularınız varsa cevap vereyim.
Soru: Türkiye-Fransız ilişkilerinin açık sözlülükle ele alınmasının altını özellikle çizdiniz. Sayın Başbakanın da bu konuda serzenişleri var, Sarkozy ile alakalı. Hani içeride başka konuşuyor, dışarıda başka konuşuyor. AB konusunda, masada konuşulacak konular olacak mı efendim, Türkiye'nin AB yolculuğu konusunda?
Sayın Cumhurbaşkanımız: Şimdi tabii ki Fransa, AB'nin en önemli lokomotif ülkelerinden birisidir, şüphesiz ki. Türkiye'nin AB ile ilgili tezini ben şu şekilde ifade ediyorum, Meclis konuşmamda da söyledim. Aslında müzakereye başlamış olan bir ülke olarak biz iş yapacağız. Biz kendi standartlarımızı bu süre içerisinde yükselteceğiz. Biz Türkiye'yi herhangi bir Avrupa ülkesi standartlarına her bakımdan taşıyacağız. Böyle bir ülkenin cazibesi ve böyle bir ülkenin gücü çok farklı olacaktır. Müzakere süreci bittikten sonra, zaten bazı Avrupa ülkeleri referandum kararı almışlardır. Onların alacağı o günkü karara saygı duyarız. Belki o gün Türkiye, Türk halkı tam üyeliği tercih etmeyecektir, Norveç'in yaptığını yapacaktır. Dolayısıyla, o gün konuşulacak işler vardır, bugün konuşulacak işler vardır. Bizim aslında kimsenin sözüne bakmadan, kendi yolumuzda kararlılıkla yürümemiz gerektiğine inanıyorum. Her ülkenin konjonktürel çeşitli görüşleri olabilir olumlu-olumsuz ama, ortada ahdi, hukuki bir durum vardır. Biz buna bağlı olarak, Türkiye olarak, kendi sürecimizi güçlü bir şekilde devam ettireceğiz.
Soru: Bir soru daha sorabilir miyim Sayın Cumhurbaşkanım? Malum iç siyaset, CHP lideri Deniz Baykal'ın bir eleştirisi oldu, "Damat Ferit" ifadesini kullandı. Bu konudaki görüşlerinizi almak isterim efendim.
Sayın Cumhurbaşkanımız: Ben biliyorsunuz şimdiye kadar, sayın siyasetçilerin görüşlerine herhangi bir şekilde cevap verip, herhangi bir polemik yaratma arzusu içerisinde hiç olmadım, yine de öyle değilim. Yalnız benim söylemediğim sözleri, benim konuşmadığım konuşmaları, ben konuşmuşum gibi söyleyip, onun üzerinden yorum yapmayı da ne kadar doğru bulursunuz, bütün Türk halkının takdirine sunarım bunu.
Benim konuşmamım metnine de herkes tekrar girer ve okuyabilir, konuşabilir. Ayrıca tabii ki siyasette, -bunu iktidar-muhalefet ayrımı yapmadan, herkes için söylüyorum- eğer niyetlerimizi ifade ederken, üslubumuzu çok farklılaştırırsak, bunun yararı olmadığı kanaatindeyim. Çünkü geçmiş dönemlerde Türkiye bunlardan çok zarar çekti. O bakımdan ümit ediyorum ki, herkes çok daha dikkatli olur.
Soru: Sayın Cumhurbaşkanım, Ermenistan ile ilişkilerin yeniden yapılandırılması gündemde. Bu anlamda bir protokolün imzalanması da gündemde. "Bu protokol hangi aşamada?", bu birinci sorum. Böyle bir protokol imzalanacak mı? Özellikle güncel bir değişim çerçevesinde bakmak gerekirse Sarkisyan bazı ülkelerde protesto ediliyor, diaspora ve değişen Ermeniler tarafından. İkincisi de şu: 14'ünde Dünya Kupası elemeleri çerçevesinde Bursa'da oynanacak bir maç var. Sarkisyan bu maça gelecek mi?
Sayın Cumhurbaşkanımız: Bildiğiniz gibi bütün bölgede, Kafkaslarda, güven ve istikrar sağlansın, çok daha geniş bir işbirliği ortamı oluşsun diye, Türkiye'nin büyük bir gayreti vardır. İyi olan bir nokta şudur ki: Bu konularda önemli iki ülkenin; Rusya'nın ve Amerika'nın da en üst seviyede devreye girdiklerini görüyoruz. Başkanlar seviyesinde Kafkaslar'daki istikrar ve donmuş problemlerin hepsinin çözümü yönünde onların da devreye girdiğini görüyoruz. Böyle bir olumlu hava içerisinde ümit ederiz ki, Kafkaslar'daki bütün problemler diyalog ve konuşma yoluyla hallolur. Ve büyük işbirliği imkanları hazırlanır. Bu süreçle ilgili konuları tabii ki Dışişleri Bakanlığı takip ediyor. Ve açıklamaların hangi noktada olduğu konusunda oradan gerektiğinde bilgilendirirler. Ben Ermenistan'daki maça giderken koşulsuz bir şekilde gittim biliyorsunuz. Arzu ederim ki Sayın Ermenistan Devlet Başkanı da aynı şekilde gelirler. Ben zaten kendisini davet ettim. O nasıl bizi misafir ettiyse, biz de ona en iyi şekilde, Türk misafirperverliğini gösteririz.
Soru: Peki maça gelecek mi gibi görünüyor?
Sayın Cumhurbaşkanımız: Daha vakit var, biliyorsunuz maça. Peki, teşekkür ederim.
Yazdır Paylaş Yukarı