Nahçıvan Ziyaretinden Önce Yaptıkları Açıklama

02.10.2009
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült
Değerli Basın Mensupları,
2-3 Ekim 2009 tarihlerinde Azerbaycan'ın Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti'nde düzenlenecek Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları Dokuzuncu Zirve Toplantısı'na katılmak üzere Nahçıvan'a hareket ediyorum.
Bugüne kadar yapılan zirve toplantıları, Türkçe konuşan ülkelerin devlet başkanlarının bir araya gelerek, gerek uluslararası konular, gerekse bölgelerarası konuları ve Türk cumhuriyetleri arasındaki ilişkilerin geliştirilmesiyle ilgili konuları konuşmaları, tartışmaları açısından çok faydalı olmuştur.
Bu doğrultuda Nahçıvan Zirvesi'nde de; Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan Devlet Başkanları ve Türkmenistan Devlet Başkanı Yardımcısı ile çok taraflı işbirliğimizi tüm yönleriyle ele alacağız ve aramızda ilişkileri daha da geliştirmek için düşüncelerimizi paylaşacağız.
Bu Zirve'nin önemli bir noktası şu: Bu Zirve neticesinde daha önceki zirvelerde olduğu gibi bir bildiri yayınlayacağız ama bu sefer yayınlayacağımız bildirinin mahiyeti biraz farklı olacak. Zirveler sürecindeki temel amacımız, tarih, kültürel ve dil birlikteliğinden kaynaklanan derin ve güçlü bağlardan da kuvvet alarak, aramızdaki ilişkileri ve işbirliğini Türkçe konuşan ülkelerin uluslararası toplum içindeki ortak yaklaşımlarını ve görünürlüklerini artırmak olacaktır.
Demin söylediğim gibi, bu Zirve'nin esas önemli yanı şudur: Şimdiye kadar, 1992 yılından bu yana, çeşitli tarihlerde Türk cumhuriyetlerinin devlet başkanları bir araya gelmişlerdir. Artık, bu toplantıları bir kurumsal yapıya dönüştürme kararını aldık. Yapılan çalışmalar, geçen 1-2 yıl içerisinde yaptığımız çalışmalar neticesinde böyle bir mutabakata vardık. Ve bunun neticesinde Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi'nin kurulmasını kararlaştırdık. Bunun bir anlaşmasını Nahçıvan'da imzalayacağız, devlet başkanları olarak. Ve ayrıca da bildiride buna geniş bir şekilde yer vereceğiz.
Bu, Türkçe konuşan ülkeler arasındaki ilişkilerin ilk defa kurumsal bir şekle dönüştürülmesidir. Yani Avrupa Konseyi nasıl var, Latin Amerika ülkeleri arasında nasıl konseyler var, burada da Türkçe konuşan ülkeler arasında bir kurumsal yapı kurulacaktır. Bunun devlet başkanları konseyi olacaktır. Dışişleri bakanları konseyi olacaktır, yüksek memurlar düzeyinde yapılan toplantıların konseyi olacaktır, akil adamlar, aksakallılar dediğimiz bir konseyi olacaktır.
Bildiğiniz gibi, yine geçen sene yapılan toplantılar ve İstanbul'da imzalanan metinle Türkçe konuşan ülkeler arasındaki parlamenterleri işbirliğine getiren Parlamenterler Asamblesi kurulmuştu, bunun da ilk toplantısı geçen hafta Bakü'de yapıldı, Sayın Meclis Başkanı katıldı. Dolayısıyla bu toplantının önemi, tekrar ediyorum, şimdiye kadar bir araya gelinen ve toplanılan, güzel fikirlerin paylaşıldığı toplantıların ötesine geçip, kurumsal bir yapıya gitmektir. Ve bunun daimi sekretaryası olacaktır. Uluslararası bir kuruluş, bu şekilde Türkçe konuşan ülkeler arasında ortaya çıkacaktır. Bu açıdan bu toplantıya çok önem veriyoruz.
Ayrıca, sizin de tahmin edeceğiniz gibi, bu vesileyle toplantıya katılan devlet başkanlarıyla ikili görüşmelerimiz olacaktır. Yarın ayrıca, Sayın Aliyev ve Azerbaycan Dışişleri Bakanı ve bizim Dışişleri Bakanımız Sayın Davutoğlu'nun katılımıyla ayrı bir toplantı yapacağız.
Soru : Bazı DTP milletvekillerinin ifade vermek üzere zorla mahkemeye getirilmesi kararı var. Buna ek olarak da yasal düzenleme çalışmaları gündeme gelebilir. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Sayın Cumhurbaşkanımız: Mahkemeler, hakimler, tabii ki mevcut kanunları uygulamakla görevlidir, bağlıdır. Yeni yasal düzenlemeler olursa, ona göre hareket ederler.
Soru: İran'ın nükleer çalışmalarıyla ilgili krizde gelinen noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz? İran makamları ya da başka makamlarla herhangi bir temasınız oldu mu?
Sayın Cumhurbaşkanımız: Türkiye biliyorsunuz bu konu ortaya çıktığından bu yana, Birleşmiş Milletler'in daimi 5 ülkesi artı Almanya ve İran arasında bu işlerin diplomatik yollarla çözümü için çok uğraş vermektedir. Buna her iki tarafın da büyük bir saygısı ve takdiri vardır. Bunlar devam edecektir. Şüphesiz ki, biz bölgemizde, bütün bölgemizde nükleer silah görmek istemeyiz. Ama bir ülkede incelemeler yapılmadan da şüphesiz ki "nükleer silah vardı" denemez. O bakımdan İran'ın bu son çağrısı bildiğim kadarıyla Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın yeni faaliyetleriyle ilgili gelip araştırılması ve onların gözlemlenmesiyle ilgili kapılarını açmasını olumlu buluyorum.
Soru: Dün TBMM açılış konuşması yaptığınız, çok önem verdiğiniz bir konuşmaydı. Daha sonra muhalefet liderlerinin bazı tepkileri oldu. Nasıl değerlendiriyorsunuz siz bu kadar önem verdiğiniz konuşmaya yönelik tepkileri?
Sayın Cumhurbaşkanımız: Ben konuşmamı yaptım. Tabii, herkesin değerlendirmesi kendisine aittir.
Soru: Siz 1 yıl önce, Ermenistan'a tarihi bir ziyaret gerçekleştirmiştiniz. Ermenistan-Türkiye milli maçını izlemiştiniz. Bunun rövanş karşılaşması 14 Ekim'de. Sayın Sarkisyan'ın gelmesi bekleniyor. Ama Ermeni basınına yansıyan açıklamaları var "Eğer sınırlar açılırsa Bursa'ya, maça gideceğim" şeklinde. Sizin bir görüşmeniz oldu mu, davetiniz oldu mu, eğer gelmezse, müzakere süreci bundan zarar görür mü?
Sayın Cumhurbaşkanımız: Ben tabii, bu maça giderken herhangi bir koşul öne sürmeden gittim. Zaten futbol bir centilmenliktir. Spor, centilmenliğe teşvik eden bir faaliyet alanıdır. Ve bu çerçeve içerisinde gittim. Ümit ederim ki, Sayın Ermenistan Cumhurbaşkanı da aynı şekilde yaklaşır ve gelirler. Ben tabii ki, davet mektubu muhakkak ki gönderdim. Nasıl ki o beni davet ettiyse ben de kendilerini davet ettim. Gelirlerse şüphesiz ki, burada en iyi şekilde ağırlarız.
Soru : Dün açılış konuşmanızdan önce CHP'li vekillerin size yönelik tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz, salona girişinizde ayağa kalkmamalarını?
Sayın Cumhurbaşkanımız:Herkesin kendi takdiridir.
Yazdır Paylaş Yukarı