Çek Cumhuriyeti'ne Hareketlerinden Önce Esenboğa Havalimanı'nda Basına Yaptıkları Açıklama

29.04.2009
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült
Sayın Cumhurbaşkanımızın, Çek Cumhuriyeti'ne hareketlerinden önce Esenboğa Havalimanı'nda basına yaptıkları açıklama aşağıda sunulmaktadır:

"Değerli Basın Mensupları,
Cumhurbaşkanı Sayın Klaus'un davetine icabetle, AB Dönem Başkanı Çek Cumhuriyeti'ne resmi bir ziyaret gerçekleştirmek üzere bugün ayrılıyorum, yarın da döneceğim.
Yalnız sözlerime başlamadan önce, biraz önce havaalanına gelirken aldığımız üzücü haber, Diyarbakır Lice'de bir askeri aracımızın mayına basmasıyla kaybettiğimiz şehitler, şüphesiz ki hepimizi derinden üzmüştür. Hayatını kaybeden bütün askerlerimize Allah'tan rahmet diliyorum, bütün milletimizin acısını paylaşıyorum ve herkese başsağlığı diliyorum.
Değerli Basın Mensupları,
Bu ziyaretimde bana Devlet Bakanı ve Baş Müzakereci Sayın Egemen Bağış ve çeşitli kurumlarımızın üst düzey temsilcileri refakat edeceklerdir.
Çek Cumhuriyeti, Türkiye'nin büyük önem verdiği, AB içinde ülkemizin katılım sürecini içtenlikle ve güçlü şekilde destekleyen bir ülkedir. Siyasi ilişkilerimizde bir sorun bulunmamakta; ilişkilerimiz her alanda hızla gelişmekte, her iki ülke de ortak evrensel değerleri paylaşmakta ve yer aldıkları bölgelerin istikrar ve refahına katkı sağlamaktadırlar.
Prag'da Cumhurbaşkanı Sayın Klaus ile baş başa ve heyetlerimizin katılımıyla yapacağımız görüşmelerde, başta AB üyelik sürecimiz olmak üzere, ikili ilişkilerimizin tüm veçhelerini ayrıntılı olarak ele alma imkânı olacaktır. İki ülkeyi ilgilendiren bölgesel ve uluslararası meseleleri de tabii ki kapsamlı biçimde gözden geçireceğiz.
Her alanda dinamizm gösteren ilişkilerimizin ve yoğun işbirliğimizin daha da geliştirilmesi ve derinleştirilmesi temel hedefimizdir. Özellikle, ekonomik ve ticari işbirliğimizde son dönemde mevcut gelişmeleri ele alacağız ve bu konuda karşılıklı olarak değerlendirmelerde bulunacağız.
Ekonomik ve ticari işbirliğinin geliştirilmesinde önemli bir işlev ve konuma sahip olan Türk-Çek İş Konseyi toplantısına Cumhurbaşkanı Sayın Klaus'la birlikte katılacağız.
Ziyaretim çerçevesinde, şüphesiz ki birçok ikili görüşmeler de yapacağım.
Bu ziyaretim, iki ülke arasında 1992 tarihli Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşması'nın tadiline ilişkin anlaşmanın imzalanmasına da vesile olacaktır. Türkiye ile Çek Cumhuriyeti arasında her bakımdan iyi olan ilişkiler inanıyorum ki bu ziyaretimle ivme kazanacaktır. Ama özellikle bir kez daha belirtmek isterim ki, Çek Cumhuriyeti, dönem başkanlığında bütün siyasi kurumlarıyla, bütün siyasi partileriyle Türkiye'yi Avrupa Birliği yolunda güçlü destekleyen ülkelerin başında gelmektedir.
Sorularınız varsa buyurun.
SORU: Sayın Cumhurbaşkanım, dün işçi derneklerinin, sendikaların, konfederasyonların temsilcileri, Çankaya Köşkü'nde sizi ziyaret ettiler. Talepleri malum, Cuma günü 1 Mayıs ve 1 Mayıs'ı Taksim Meydanı'nda kutlamak istiyorlar. Dün bu görüşmenin ardından yaptıkları açıklamalarda da sizin kendilerine çok anlayışlı yaklaştığınızı ve sorunun çözümü için Başbakan ve Sayın İçişleri Bakanı ile görüşme yoluna gidileceğini söylediler. Böyle bir görüşmeniz ya da ardından bir talimatınız oldu mu, teşekkür ederim.
SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZ: Önce herkese şunu hatırlatmak isterim, bu 1 Mayıs'ın kutlanması farklı olacak. Niçin farklı olacak? İlk defa Türkiye'de 1 Mayıs, resmi tatil olmuştur, bayramdır. Dünyada 166 tane ülke vardır, 1 Mayıs'ı tatil yapan, resmi bayram tatili yapan, Türkiye geç olsa da, buna katılmıştır. Önce herkesin bunu hatırlamasını isterim. Ve bu bayramın böyle değişik bir ortamda Türkiye'de ilk defa kutlanacağını, herkesin de takdir etmesi gerektiğini burada hatırlatmak isterim.
İkincisi şu, 1 Mayıs niçin işçi bayramıdır, niçin emekçilerin bayramıdır? İşçinin, emekçinin, sadece ona saygı duymak değil, alın terine, aynı zamanda da onun şartlarının gözden geçirilmesi, durumlar nasıl daha iyileştirilir ve neticede ülke nasıl tamamen zenginleştirilir ve bütün emekçiler de o zenginliğin içinden kendi paylarını en iyi şekilde alırlar. Bunların konuşulması, değerlendirilmesi gereken bir gün olması gerekir. Bayramların anlamı da budur.
Bu bayram kutlanırken, tabii ki büyük toplulukların bir araya gelerek büyük coşkuyla da kutlanması gerekiyor, birçok yerde de böyle oluyor. Bu büyük kalabalıkların güvenli şekilde nerede bir yere gelebileceklerine, en uygun yeri neresi olacağına, herhalde o devletin en yetkilileri, güvenlik konularını bilenler, bu işin en güzel şekilde yapılmasının sorumluları bilirler. Maalesef ülkemizde, işte görüyoruz, terörle bir mücadele var, birçok provokasyonlar söz konusu. Sendikaları bundan tamamen uzak tutuyorum, ama sendikaların da maalesef kontrol edemeyeceği, çünkü bu konu çok sembolik bir hale de gelmiştir. Onun için birçokları için, büyük bir fırsat olarak görülmekte. Yani karışıklık çıkarmak için. Bunu bizlere verilen bütün istihbarat brifinglerinde görürüz. Bunların bazılarını kamuoyu bilmez. Ben bütün bunları sendikalarla paylaştım. Tabii ki sendikalar da haklı olarak, onlar için 1977'deki bu çok elim olaydan sonra, onlar için Taksim bir sembolik anlam ifade etmekte. Onu da anlamamız gerekir. Ama şu da bir gerçek ki, bunun sonradan herhangi bir tatsızlığa meydan verilmemesini temin etmek gerekir. Onun için burada güvenlik güçlerinin, bundan sorumlu olan İstanbul Valisi'nin veya hükümetin ilgililerinin samimi görüşleri, onların da dikkate alınması gerekir ve onların ihmal edilmemesi gerekir. Ve o çerçevede bunun gayet coşkuyla kutlanması gerekir. O açıdan ben kendilerine, kendilerinin düşüncelerini ileteceğimi söyledim, ama bu kaygılarımı da hep kendileriyle paylaştım. Onun için bu konularda bir inatlaşmanın fayda getirmeyeceği ortada, hep beraber coşkuyla neresi uygunsa orada kutlanabilir bu iş. Önemli olan 1 Mayıs'ın demin söylediğim çerçeve içerisinde anılmasıdır. Önemli olan bir meydanda toplanmak değil, önemli olan bunun coşkuyla en iyi şekilde kutlanabilmesidir. Onun için de yetkililerle görüşmek, konuşmak ve onların tavsiyelerini ihmal etmemek gerekir. Nihayet de bunlar devletin yetkilileri. Yani başka bir kuruluş, başka bir sendika, başka bir sivil toplum örgütü veya herhangi siyasi bir parti değil, devletin her türlü güvenlik kaygılarını bilen ve gelişmelerini bilen, bunları en iyi şekilde değerlendiren insanlardır. O açıdan ümit ediyorum ki, bir yanlış anlama olmaz ortada ve bu iş tatlı bir şekilde kutlanır.
SORU: Sayın Cumhurbaşkanım, ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Michael Morgan Ankara'ya geldi, hafta sonu. Sizinle yakın teması olup olmadığını bilmiyoruz, ama kısa bir seyahat gerçekleştirdi Ankara'ya. Özellikle ABD Başkanı Obama'nın Türkiye ziyaretinden sonra, Türkiye ile Amerika arasında teröre karşı işbirliğinde yeni bir aşamaya gelindi mi, bir ilerleme söz konusu mudur, siz nasıl görüyorsunuz?
SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZ: Türkiye ile ABD arasında terörle mücadelede güçlü bir anlayış vardır ve işbirliği vardır. Bunun daha da güçlenerek gelişmesi, yeni safhalara ulaşması her iki tarafın da arzusudur, bu yönde çalışmalar yapılmaktadır. Bu vesileyle şunu da hatırlatmak isterim. Tüm kamuoyunda büyük spekülasyonlar var. Gerek ABD Başkanı Obama'nın gerekse Genelkurmay Başkanı'nın yaptığı ziyaretlerde Türkiye'den herhangi bir talep, Türkiye'den herhangi bir istek söz konusu değildir. Bunu bütün dürüstlüğüyle burada söylemek isterim. Bütün spekülasyonları önlemek için.
SORU: Efendim önceki gün Roj Tv'nin yayını 5,5 saat süreyle kesildi. Biliyorsunuz NATO Genel Sekreteri seçilen Rasmussen de Roj Tv'nin kapatılabileceği yönünde görüş bildirmişti. Bu konuda şu ana kadar atılmış bir adım var mı?
SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZ: Bakın önce size şunu hatırlatayım, geçen de soruldu. Şu anda NATO Genel Sekreteri kimdir, mevcut Genel Sekreterdir. Temmuz ayının sonuna kadar görevinin başındadır.
İkincisi terörle mücadele, AB'nin de NATO'nun da gündemindedir ve listesindedir. Teröre kim yardımcı oluyorsa- bu basın yayın şeklinde olur veya finans desteği şeklinde olur- bununla ilgili de güçlü bir işbirliği vardır. Bunlar delillendirilmektedir. Tabii ki, hukuk ülkelerinde bir günde bir şey hallolmuyor. Delillerinizi dosyalarınızı sağlam bir şekilde sunarsınız. Ve eğer o zaman herhangi bir ihmal söz konusu olursa onlar da tabi affedilmez.
SORU: Sayın Cumhurbaşkanı, dün Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev'in bir değerlendirmesi oldu, aslında bu dış politika açısından da biraz rest olarak algılandı. Ancak, Sayın Aliyev'in açıklamasında, Bakü'nün eğer Türkiye ile Ermenistan ilişkileri sonrası, sınır kapısının açılması halinde, bundan sonra oluşabilecek yeni duruma karşı, Bakü'nün kendi kararlarının uygulayacağı ve yeni bir politika izleyeceği yönündeydi bu açıklaması. Siz bu açıklamayı ve değerlendirmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZ: Öncelikle size şunu ifade etmek isterim. Türkiye ile Azerbaycan arasında tam bir istişare söz konusudur. Türkiye'nin takip ettiği Kafkas politikaları ile ilgili tam bilgilendirilmektedir. Çünkü Azerbaycan ile Türkiye'nin ilişkileri herhangi iki ülkenin ilişkilerinin ötesindedir. Bunu herkesin tabii ki bilmesi gerekir. Birbirimize verdiğimiz önemle yine iki herhangi bir komşu ülkenin veya iki dost ülkenin gösterdiği önemin de çok ötesindedir. Bunda hiçbir zaman değişiklik söz konusu değildir. Değişiklik de söz konusu olmaz. O bakımdan sonuna kadar biz Azerbaycan'ı düşünürüz, Azerbaycan da bizi düşünür. Önce bunu ifade etmek istiyorum.
Bu güdülen diplomasi de hem Türkiye için hem Azerbaycan içindir. Günü geldiğinde bunu herkes takdir edecektir. Bunu Azerbaycan yetkilileri de en iyi şekilde bilmektedir. Çünkü kendileriyle devamlı temas halindeyiz. Bunları söyledikten sonra, şüphesiz ki şu da herkes için bir gerçektir. Her bağımsız ülke kendi dış politikasını, kendi iç politikasını tayin etmekte, karar vermekte kendisi hürdür. Yani bizler kardeş ülkeleriz, dost ülkeleriz, tek milletiz. Ama söylediğimiz gibi iki ayrı devletiz. Aslında iki ayrı devlet değil, çok ayrı devletiz. Biz büyük bir milletiz. Bu büyük milletin içerisinde birçok devletler de vardır. Bunu Orta Asya'daki birçok diğer ülkeler için de söyleyebilirim, söylerim. Her gittiğimizde de orada aynı düşünceyi bu şekilde paylaşırız. O açıdan biz hepimiz birbirimize de saygı gösteririz, gösterdiğimiz politikalara. Evet, teşekkür ederim."
Yazdır Paylaş Yukarı