Suudi Arabistan'da Düzenlenen Basın Toplantısı'nda Yaptıkları Açıklama

05.02.2009
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült
"Değerli Basın Mensupları,
Hepinize hayırlı sabahlar diliyorum. Suudi Arabistan Kralı Sayın Abdullah'ın davetine icabet etmek üzere Suudi Arabistan'a yaptığımız ziyaretin Riyad ayağını bugün tamamlamış bulunuyoruz.
Bu ziyaretime Savunma Bakanımız Sayın Vecdi Gönül, Ticaret Bakanımız Sayın Kürşad Tüzmen ve Ulaştırma Bakanımız Sayın Binali Yıldırım katılmışlardır. Yine heyetimde birçok yüksek derecede memurlarımız, milletvekillerimiz, değerli gazetecilerimiz yer almıştır. Bana iştirak eden Türkiye'nin değerli iş adamları da vardı. Şunu hemen sözlerimin başında ifade etmeliyim ki, buraya ayak attığımız andan itibaren; bana, şahsıma, eşime, bütün değerli bakan arkadaşlarıma ve bütün Türk heyetine gösterilen ilgi, alaka, misafirperverlik, Türk-Suud dostluğunun en üst noktaya çıktığını göstermiştir. Bundan dolayı başta Sayın Kral olmak üzere herkese çok teşekkür ediyorum.
Daha önceki konuşmalarımda da söylediğim gibi, Türkiye ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkiler, her alanda gayet güçlü bir şekilde ilerlemektedir. Bu ziyaretim de bu ilişkilere yeni bir ivme kazandırmıştır. Ama ziyaretlerimizdeki, ilişkilerimizdeki esas dönüm noktası da, Sayın Kral Abdullah'ın Türkiye'ye üst üste yaptığı iki ziyaret olmuştur. Bundan dolayı bu ilişkilerin gelişmesindeki esas anahtar rolü de kendileri oynamıştır. Bundan dolayı da teşekkür ediyorum.
Yaptığımız görüşmelerde siyasi konuları, bölgeyle ilgili konuları ve ikili ilişkilerimizi ele aldık. Şuna inanıyorum ki Suudi Arabistan ve Türkiye, bölgede iki önemli ülkedir. Suudi Arabistan, kutsal mekânların koruyucusu bir ülkedir. Türkiye, Avrupa Birliği'ne üyelik yolunda giden, NATO'ya üye olan modern bir ülkedir. İslam dünyasının iki seçkin ülkesinin her bakımdan güçlü işbirliği bölgeye istikrar, güven ve barışı muhakkak getirecektir ve buna katkı sağlayacaktır. Özellikle altını çizdiğim kelime bölgemizin istikrarı ve güvenidir. İstikrarın ve güvenin olmadığı yerde ne ekonomik gelişme sürekli olabilir ne de insanlar sürekli mutlu olabilir. Bu bakımdan önceliğimiz bu bölgedeki istikrarsızlıkları giderecek, bu bölgenin güvenliğine katkı yapacak çalışmaları hep beraber yapmaktır. Şüphesiz ki konuşmalarımızda, görüşmelerimizde Filistin sorunu en geniş şekilde görüştüğümüz konu olmuştur. Filistin'de ayrılığın giderilmesi, ulusal birliğin kurulması, bu birinci önceliktir. Bu konuda hep beraber güçlü bir şekilde çalışma kararına vardık.
Ekonomik konularda ticaretimizi daha çok artırmak hedefinde mutabakata vardık. Şu anda 5,5 milyar dolar olan ticaret hacmimizin en kısa zamanda 10 milyar dolara ulaştırılabileceğine inanıyoruz. Yatırımlar konusunda da hem Türkiye'de hem Suudi Arabistan'da çok büyük potansiyeller var. İşadamlarımıza çağrılarda bulunduk ve bu potansiyelin değerlendirilmesi konusunda anlayışa vardık. Suudi Arabistan bugün dünyanın karşılaştığı ekonomik krizden en az zararla çıkacak olan bir ülkedir. Hatta bu krizi fırsata çevirebilecek nadir ülkelerden birisidir. Bu da planlarında, bütçesinde, yatırım programlarında gayet açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Suudi Arabistan'daki çok büyük yatırımları, kalkınma hamlelerini gördükçe bundan hep gurur duyuyoruz kardeş ülke olarak. Ve bütün yönetimi de tebrik ediyoruz, başta Sayın Kral olmak üzere. Bütün bu kalkınma hamlelerinde, altyapı yatırımlarında Türk işadamlarına, Türk şirketlerine duyulan güvenden dolayı ve onlara verilen fırsattan dolayı da tekrar bütün Suud makamlarına teşekkür ediyorum.
Ziyaretim esnasında Şura Meclisi'nde konuşma yaptım. Büyük bir memnuniyetle öğrendim ki; Şura Meclisi'nde konuşma yapan ilk Müslüman ülke lideri oldum. Meclislerimiz arasındaki ilişkilerin de geliştirilmesi konusunda mutabakata vardık. Aslında karşılıklı dostluk gruplarımız var. Daha çok ilişkilerin geliştirilmesi, karşılıklı ziyaretlerin yapılmasını konuştuk. Kral Saud Üniversitesi'ni ziyaret ettim, Kral Abdülaziz Bilim ve Teknoloji Merkezi'ni ziyaret ettim. Türkiye'den İstanbul Teknik Üniversitesi ve TÜBİTAK arasında anlaşmalar yapıldı. Karşılıklı beraber çalışmalar yapılmasını kararlaştırdık. Görüldüğü gibi sadece ekonomik konularda değil, bilimsel araştırmalar ve eğitim konularında da işbirliğimizi geliştiriyoruz. Üniversiteyi ziyaretimde birçok Türk bilim adamının da üniversitede öğretim üyesi olarak görev yaptığını görmekten ayrıca büyük bir mutluluk duydum.
Dün yine Türk-Suud İş Konseyi toplantısında bir konuşma yaptım. Değerli bakanlar katıldı. Birçok Türk ve Suud iş adamı, karşılıklı işbirliği imkânlarını görüştüler.
Değerli Basın Mensupları,
Dün en çok memnun olduğum ziyaretlerden birisi de Türk ve Suud ortaklığı şeklinde savunma sanayinde yaptığımız işbirliğiyle ilgili ziyaretim oldu. Dün, Savunma Bakan Yardımcısı Prens Khaled'le birlikte en modern zırhlı araçları, askeri zırhlı araçları üreten fabrikaya gittim; FNNS fabrikasına ve burayı ziyaret ettim. Türk ve Suud mühendislerin, teknisyenlerin hep beraber en modern zırhlı araçları ürettiklerini görmekten büyük bir gurur duydum.
Yine ziyaretim sırasında; Suudi Arabistan'ın Sayın Dışişleri Bakanı, Ticaret ve Sanayi Bakanı, Ulaştırma Bakanı, Savunma ve Havacılık Bakanı, Belediye ve Köyişleri Bakanı, Maliye Bakanı, İletişim Bakanı, Yükseköğrenim ve Tarım Bakanları'yla görüştüm, onları kabul ettim ve onlarla da geniş bir şekilde kendi ilgi alanlarında Türkiye ve Suudi Arabistan arasındaki ilişkileri geliştirilmesini gözden geçirdik. Değerli bakanlarımız da bu ziyaret esnasında kendi karşıtlarıyla çok faydalı görüşmeler yaptılar. Ziyaretimizin Riyad ayağını bitirip Cidde'ye giderken bir kez daha başta şahsıma, değerli bakanlara ve bütün Türk heyetine gösterilen en üst seviyedeki samimi, dostane ve kardeşçe alakaya, ilgiye teşekkür ediyorum. Buyrun hanımlardan başlayalım.
Soru: Hoşgeldiniz ülkemize, Suudi Arabistan'a tekrar. İfadeleriniz esnasında şöyle bir şeye dikkatle değindiniz; Türkiye güçlü bir ülke olarak AB'ye girmeye çalışan bir ülke. Acaba bu bağlamda şunu merak ediyorum; İsrail'e karşı sergilediğiniz sert tutum ile Hamas'ı destekleyici tavırlarınız sizi AB'ye girme yolundaki müzakerelerde sıkıntıya sokabilir mi? Zira hepimiz biliyoruz ki AB, Hamas'ı terörist bir örgüt olarak ilan etmiştir. İkinci soru müsaadenizle; çok açık ve net soracağım.
İkinci sorum ise; sizden de net bir cevap umuyorum. İran malumunuz bölgede bir endişe kaynağı. Zira komşularıyla ilişkilerinde birçok haddini aşmaya ve tecavüzlerde bulunmaktadır. Ortadoğu'da istikrarı sağlamaya yönelik çabalarınız arasında İran'ı nasıl etkilemeyi düşünüyorsunuz?
Sayın Cumhurbaşkanımız: Türkiye'de Avrupa Birliği'yle ilişkiler ayrı bir konudur. Tam üyelik müzakereleri zaten başlamıştır. Bu, kendi sürecinde devam etmektedir. Ayrıca biz Filistinlileri destekliyoruz. Gazze'deki yönetim Hamas yönetimi olduğu için onlardan bahsediyoruz. Bizim Filistinliler arasında herhangi bir grubu özellikle destekleyip Filistinliler bölünsün, ayrılsın diye bir politikamız yok. Ama Gazze'de yaşananlar; Filistin halkı yaşadı Gazze'yi. Dolayısıyla bizim desteğimiz bütün Filistin halkınadır. Onların içerisinde çeşitli gruplar vardır; o kendi bilecekleri iştir.
İran bizim önemli ve değerli bir komşumuzdur. İran'la ilişkilerimize daima önem veririz. Bölgenin en önemli ülkelerinden birisidir. Onlarla da hep bölge meselelerini konuşuyoruz. Bölgenin istikrarının ve bölgedeki problemlerin diyalogla çözülmesinin her şeyin başında geldiğini söyleriz onlara da. Şükran. Buyurun.
Soru: Son gelişmelerde oynadığınız rol çok açık ve net bütün dünya tarafından izlendi. Bu bağlamda ben birinci soru olarak şunu merak ediyorum; Türkiye, nasıl bir rol oynamayı düşünüyor bölgede? İki; Ortadoğu istikrarı için atılan adımlarda sizin Türkiye ile İsrail arasındaki ihtilaflar neticesinde acaba Batı'yla ilişkilerinizi zora sokabilir mi? Bunu merak ediyorum. Üç; İsrail'le Suriye arasındaki arabuluculuk, görevinizi nasıl etkileyecektir?
Sayın Cumhurbaşkanımız: Bizim bütün çabalarımız Ortadoğu'da barışın sağlanmasına katkıda bulunmaktır. Bütün uğraşımız bununla ilgilidir. Çünkü Filistin sorunu, dünyadaki birçok sorunların anasıdır, kaynağıdır. Filistin meselesinde bir çözüm sağlandığında; Filistinliler'in kendi devletleri, bağımsız devletlerini kurup, kendi topraklarında İsrail ile beraber, yan yana yaşayabilecekleri bir ortam sağlanırsa, dünya barışına en büyük katkı sağlanmış olacaktır. Tabii ki İsrail ile Suriye, İsrail ile Lübnan barış ayakları da önemlidir. Biz Türkiye olarak, bütün gücümüzü bu doğrultuda sarf ediyoruz.
Soru: Sayın Cumhurbaşkanı, hoş geldiniz tekrar. El Cezire gazetesindenim, sorumu sormak istiyorum. Projelerden bahsettiniz, Türkiye ve Suudi Arabistan arasında yapılan projelerden. Acaba Suudi Arabistan ve Türkiye arasında bir koordinasyon kurulu kurmayı düşünüyor musunuz, bu projelerin takibi amacıyla, ki zannedersem bu, güveni arttıracak bir önlemdir. İkinci sorum; İsrail Filistinli kardeşlerimizle barışı reddederse ve onları vurmaya devam ederse, İsrail ile ilişkilerinizi kesmeyi düşünür müsünüz?
Sayın Cumhurbaşkanımız: "Türkiye ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkiler en üst seviyede irade ile devam ediyor" dedim. Ayrıca bunun hukuki yapısı da oluşturuldu, karşılıklı. Bu mantıkla karşılıklı yatırımları destekleme anlaşmalarını, ulaşım anlaşmalarını, bütün bunları imzaladık ve bütün bunlar devreye girdi, onaylandı. Bunlar bu ziyaret vesilesiyle onaylandı ve devreye girdi. Ben gelmeden önce Türkiye tarafında bütün onaylama işlemi tamamlandı, Resmi Gazete'de bütün bu anlaşmalar yayımladı. Ayrıca burada ticaret merkezleri kuruyoruz, Riyad'da ve Cidde'de. Ticaretten sorumlu Bakanımız bunun hazırlıklarını yaptı. Yerleri tutuldu. Bütün bunlar zaten, bu söylediğimiz mekanizmalardır.
Türkiye, bölgede problemleri görmektedir, problemler vardır. Türkiye'nin politikası şudur. Bu problemler, sıcak, büyük çatışmaya dönüşmeden, bunların çözümü için uğraşmaktır. Yoksa çatışmaya dönüştükten, kan aktıktan sonra, bunları konuşmak kolay. Önemli olan, ortada problem var, bugün değilse yarın bunlar çatışmaya dönüşebilir, gerginlik ortamı içinde. Onun için bugünden bunları çözmek için çalışmak, gayret sarf etmek ve uğraşmak doğru politikadır. Bugün biz hep bunları yapıyoruz. Bu bağlamda Sayın Kral'ın Arap Barış Planını da destekliyoruz. Arzu ederiz ki, bu fırsatı İsrail de daha iyi değerlendirir. Ve bölgede kalıcı bir barış sağlanır. Bütün çalışmalarımız bu yöndedir.
Soru: Katar Televizyonundan Abdurrahman. Birinci sorum, Ortadoğu'da barış sürecini canlandırmak için, herhangi bir mekanizma konusunda anlaştınız mı? İkinci soru, İsrail ile tam diplomatik ilişkilere sahip olan Türkiye, acaba özellikle Gazze'de yaşananlardan sonra İsrail'i barış sürecine dahil etmek için, daha aktif bir şekilde dahil etmek için, neler yapabilecektir?
Sayın Cumhurbaşkanımız: Demin de söylediğim gibi, Sayın Kral'ın Beyrut'ta daha önceki yıllarda açıkladığı Arap Barış Planını biz Türkiye olarak destekliyoruz. Bunun canlandırılması, bu yönde herkesin faaliyete geçmesi önemli. Tabii bizim de bu yönde gayretlerimiz var. Ayrıca şunu da ifade etmek isterim ki Amerika Birleşik Devletleri'nde yeni bir yönetim varken, her şeyi o tarafa bırakmamak lazım. Bu bölgenin, kendi hazırlıklarını en iyi şekilde yapması lazım. Onların da işini kolaylaştıracak şekilde, burada hazırlıkları olgunlaştırması lazım, barışa katkı sağlamak için. Bunun da birinci yolu, birlik ve beraberliktir.
İsrail ile olan ilişkilerimizi biz barış sürecine katkı sağlama yönünde değerlendiriyoruz. Bunların önemli bir avantaj olduğu kanaatindeyim. Ya sonuna kadar savaşacaksınız, işte yıllardır kan dökülüyor. Ama en doğru olan şey, bir an önce barışa ulaşmaktır. Barışa ulaşmak için de muhakkak ki görüşeceksiniz, karşılıklı birbirinize itimadınız olacaktır. Türkiye'nin İsrail ile olan diplomatik ilişkileri barış sürecine katkı sağlaması açısından önemlidir herhalde. Siz de takip ettiniz, eğer Gazze olayları olmasaydı, Suriye ile İsrail arasında çok önemli bir noktaya gelinmişti, Türkiye'nin aracılık yaptığı çalışmalarla.
Soru: Sayın Cumhurbaşkanı, biliyorsunuz uluslararası çabalar var, İsrail'in yargılanmasıyla ilgili. Acaba Türkiye bu konuda destekçi olabilir mi, olur mu?
Sayın Cumhurbaşkanımız: Bizim şu anda uğraştığımız şey, barışın sağlanması, daha fazla kanın dökülmemesiyle ilgili konulardır.
Soru: Dün Şura Meclisi'nde yaptığınız konuşmanızda, Filistinliler arasında, Araplar arasında ve Müslüman ülkeler arasında, ağız birliği ve toparlanma yolunda bir hedefiniz olduğunu söylediniz. Acaba bu Türkiye tarafından atılacak bir adıma mı işaret ediyor, bir insiyatif mi var, bu konuyla ilgili? İkinci sorum; İsrail ve Suriye arasındaki barış görüşmelerinin yeniden başlatılması yönünde, herhangi bir talep aldınız mı? Bu bağlamda bir şeyi merak ediyorum. Siz, bölgedeki barış sürecini canlandırma konusunda, kendinize güvendiğinizi gösterdiniz. Bu güvenin sırrı nedir acaba?
Sayın Cumhurbaşkanımız: Birinci sorunuzla ilgili; birlik, beraberlik ve dayanışma ortamının sağlanması, bir ülkenin gayretiyle olmaz, hep beraber yapılacak işlerdir bunlar. Burada yaptığımız görüşmelerde de bunları paylaştık. Dolayısıyla hep beraber yapacağız bunları.
Barış ile ilgili ihtiyacımız şundan kaynaklanmakta; bu acılar, dayanılır acılar değildir. Ölen 1300-1400 insanın, 400'ü çocuksa, bunu da dünya canlı canlı seyrediyorsa, bu her sene tekrarlanacak mı? İki sene önce de Lübnan'da olmuştu. Yani şimdi sadece konuşulacak, kınanacak, tel'in edilecek, iki sene sonra bir daha olacak. Bu mümkün değil. Bunu bu bölge kaldıramaz, insanlık kaldıramaz. Onun için herkes gücünü kullanmalı ve bu son olmalı, barış sağlanmalı. Yapılan da bu, bizlere düşen de bu. Yoksa sadece tenkit etmek kolay. Barışın, bu kanı durdurmanın yolunu bulmak lazım. Onun için ben ısrarcıyım.
Soru: Efendim, Türkiye'nin son yıllarda siyasi arenada sergilediği pozitif tutumlarını, hepimiz takip ettik. Merak ettiğim husus şu; bugün Türkiye'de iktidarda bulunan siyasi parti ayrılırsa, bu gelişmeleri, Türkiye'den beklemeye devam edebilecek miyiz?
Sayın Cumhurbaşkanımız: Tabii ki Türkiye'de seçimler geldiğinde halk, Türkiye'yi kimin yöneteceğine karar verir, serbest seçimler çerçevesinde. Bugün Türkiye'yi yöneten hükümet bellidir. Ama bütün bunlar aslında, dış politika, genel, milli politikalardır, partilerle de çok ilgili olmaz. Onun için, bundan herhangi bir tereddütüm yoktur. Türkiye daima barışı desteklemiştir. Türkiye daima istikrarı desteklemiştir. Bundan sonra da hep böyle olacaktır. Hepinize çok teşekkür ediyorum."
Yazdır Paylaş Yukarı