Suudi Arabistan'a Hareketlerinden Önce Esenboğa Havalimanı'nda Yaptıkları Açıklama

03.02.2009
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült
"Değerli Basın Mensupları,
Bugün, Suudi Arabistan Kralı Abdullah'ın davetine icabetle resmi bir ziyaret için Suudi Arabistan'a gidiyorum. Seyahatim sırasında bana Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı Sayın Kürşad Tüzmen, Milli Savunma Bakanı Sayın Vecdi Gönül, Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım, üst düzey resmi görevlilerimiz ve işadamlarımızdan oluşan bir heyet refakat edecektir.
Türkiye ile Suudi Arabistan arasında karşılıklı saygı, diyalog ve ortak tarihi ve kültürel değerlere dayanan ilişkilerin ulaşmış olduğu düzey sevindiricidir. Her iki taraf da bu ilişkilerin gelişmesine büyük özen göstermektedir. Ülkelerimiz arasındaki, gücünü ortak tarihimizden ve kültürümüzden alan köklü dostluk ve kardeşlik ilişkilerini her alanda daha da ileri götürmek ve geliştirmek arzusundayız.
Başta Kral Abdullah olmak üzere Suudi Arabistan'daki temaslarım sırasında Türkiye-Suudi Arabistan ikili ilişkileri ile bölgesel konulardaki işbirliğimizin daha da ileri götürülmesi için önümüzdeki dönemde atılabilecek adımları değerlendireceğiz. Dolayısıyla bu ziyaretin iki ayağı var, birisi ikili ilişkilerimiz, diğeri de bölge konularıyla ilgili istişarelerde, görüş alışverişinde bulunmaktır.
Kral Abdullah deneyimli ve vizyon sahibi bir bölge lideridir. Ziyaretim, iki ülkeyi yakından ilgilendiren bölgesel ve uluslararası konulardaki gelişmeleri gözden geçirme ve ilk elden fikir teatisinde bulunma imkânını sağlayacaktır.
Bu çerçevede, Gazze'de yaşanan trajedinin ertesinde Orta Doğu ve Irak'taki durum başta olmak üzere bölgesel meselelere dair gelişmeler hakkında da görüş alışverişinde bulunacağız. Bölgemizin kalıcı istikrar ve barışa kavuşması için çaba harcayan ülkelerimizin işbirliği konusunda neler yapabileceğimizi ele alacağız.
Az önce değindiğim üzere, Suudi Arabistan'a beraberimde güçlü bir işadamları heyetiyle gidiyorum. TOBB/DEİK Başkanı Sayın Hisarcıklıoğlu ve Türk-Suudi İş Konseyi Başkanı Sayın Bayramoğlu da heyetimizde yer alıyorlar.
Türkiye-Suudi Arabistan arasındaki toplam ticaret hacmi yaklaşık olarak 5,5 milyar Dolar düzeyindedir. Hedefimiz 2010 yılında bunun 10 milyar Dolar'a ulaşmasıdır. Mevcut potansiyel dikkate alındığında yetersiz olan bu rakamın yükseltilmesi, Suudi Arabistan'la ekonomik ve ticari işbirliğimizin derinleştirilmesi, ayrıca müteahhitlik gibi çeşitli alanlarda iş imkânlarımızın arttırılması ziyaretimin öncelikleri arasında yer alacaktır.
Yine bu ziyaretimizde Savunma Sanayii'ndeki işbirliğine de büyük önem veriyoruz.Bu konuda da önemli görüşmeler olacaktır. Dolayısıyla, ikili ilişkilerimizde bir taraftan siyasi görüşmeler ama diğer taraftan da çok geniş bir ekonomik boyutu olan temaslarımız olacaktır. Bunların çok yararlı olacağına inanıyorum.
Öte yandan, Suudi Arabistan'da yaşayan 100 bini aşkın vatandaşımız bulunmaktadır. Bu vatandaşlarımız Türkiye ile Suudi Arabistan arasında önemli bir köprü görevi görmektedirler. Riyad'da vatandaşlarımızla da biraraya gelerek kendilerinden ilk elden bilgi alacağım.
Cidde'de ise, İKÖ Sekretaryası'nı ziyaret ettikten sonra Türk ve Suudi işadamlarına hitap edeceğim.
Ümit ediyorum ki bu ziyaret her iki taraf için de faydalı bir ziyaret olacaktır.
Teşekkür ederim.
SORU: Türkiye'de son dönemde yaşanan süreçle ilgili Türkiye'deki Musevi vatandaşlarımızın çeşitli endişeleri ifade ediliyor. Bu konudaki değerlendirmeniz nedir?
SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZ: Türkiye'deki Musevi vatandaşlarımız sen ben neysek onlar da odur. Onlar da milletvekili olabilir, Cumhurbaşkanı olabilir. Onların da bu ülkede hakkı, hukuku vardır. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan, yüzyıllardır, bu topraklarda yaşayan insanların hepsinin hakkı hukuku birbirine eşittir. Dolayısıyla onlara karşı herhangi bir tavır söz konusu olamaz. İsrail ayrıdır, Türkiye'deki Musevi vatandaşlarımız ayrıdır. İsrail'in Gazze'ye, Filistin'e yönelik politikaları tenkit edilmiştir. Sayın Başbakan'ın da yaptığı budur ki bunu da açıklamıştır. Bunları kesinlikle birbirinden ayırmak gerekir bunu herkesin bilmesi lazım.
Bütün vatandaşlarıma da buradan sesleniyorum. Sakın böyle bir yanlış tavır içerisine hiç kimse girmesin. Herkes birbirine eşittir, herkesin hak ve hukuku aynıdır bu ülkede. Onun için Musevi vatandaşlarımız, Hıristiyan vatandaşlarımız, hepsi bu ülkenin vatandaşlarıdır. Bizde belki onların oranları azdır ama başka ülkelerde çoktur. Anayasamıza göre biliyorsunuz vatandaşlık esastır. Bu konuda yanlış yapanlar olabilir. Yanlış yapanlar her toplumda çıkar. Yanlış yapanları da herkesin ikaz etmesi gerekir.
Yazdır Paylaş Yukarı