Mısır Arap Cumhuriyeti'nden Dönüşlerinde Esenboğa Havalimanı'nda Yaptıkları Açıklama

18.01.2009
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült
Sayın Cumhurbaşkanımızın, Mısır Arap Cumhuriyeti'nden dönüşlerinde Esenboğa Havalimanı'nda yaptıkları açıklama aşağıda sunulmaktadır:
"Değerli Basın Mensupları,
Gazze'deki durumla ilgili olarak Mısır'da düzenlenen Zirve Toplantısı'ndan dönmüş bulunuyorum.
Bu Toplantıya AB'den birçok ülkenin devlet başkanları, başbakanları, bölgeden yine devlet başkanları katıldılar. Zirve'de yapılan konuşmaları ve ortak basın toplantısındaki açıklamaları eminim ki, takip etmişsinizdir.
İsrail'in ve Hamas'ın ayrı ayrı yaptıkları ateşkes açıklamaları, ihtiyatlı bir iyimserlik yaratmış bulunmaktadır. Bu aşamaya gelinmesine Türkiye'nin yaptığı katkılar bugünkü Zirveye katılan bütün ülkeler tarafından, ayrıca hep zikredilmiş ve Türkiye'nin yaptığı gayretler, barışa sağladığı gayretler de takdirle karşılanmıştır.
Bildiğiniz gibi diplomatlarımız Kahire, Şam, Tel Aviv arasında bir mekik diplomasisi yapmışlardır. Bu noktaya gelinmesinde, özellikle iki tarafın da ateşkesi ilan etmesinde, bu noktaya gelinmesinde çok büyük katkıları olmuştur.
Zirve'de mutabık kalındığı üzere, şimdi sıra ateşkesin sürdürülebilir olmasını sağlayacak önlemleri almaktır. Bunun için de, İsrail'in bir an önce Gazze'den askerlerini çekmesi, yardımların süratli bir şekilde Gazze'ye ulaşması, ablukanın kalkması ve yeni imar faaliyetlerine gidilmesi için kaynakların temini. Tüm bunlar kısa vadede yapılması gereken şeylerdir.
Gazze'deki yaraların sarılmasına herkes katkıda bulunmaya hazır olduğunu söylemiştir. Şimdi bunu gösterme zamanıdır.
Tabiatıyla Filistinliler arası birliğin sağlanması da bu çabaların başarısına katkıda bulunacaktır. Aslında en önemli konulardan birisi de, Filistinliler arasındaki bu bölünmüşlüğün giderilmesi ve bunun sağlanmasıdır.
Tabii, bölgedeki diğer ülkelerin de, bütün Arap ülkelerinin de yine bölünmüşlüğü bırakıp, kalıcı bir barış için devreye girmeleri gerekmektedir. Bugünkü Zirve Toplantısı'nda vurguladığım üzere Ortadoğu barış sürecinin bütün kanatlarında acilen ilerleme sağlanması ve bölgede nihai barışın tesisini sağlayacak önlemlerin alınması zorunludur. Yoksa bugün gördüğümüz, 20 gündür gördüğümüz sahneleri bir süre sonra tekrar görebiliriz, nasıl iki sene önce gördüysek. Onun için Türkiye'nin devamlı ısrar ettiği konu budur, uzun vadeli çalışmaya girmek. Filistin meselesi dünyadaki birçok problemin kaynaklarından birisidir. O açıdan öncelikli olarak, bu meselenin çözülmesine herkes gücünü sarfetmelidir. Tabii bu noktada, ABD'deki yeni yönetimin özellikle bu konuya öncelik vermesini hem ben orada bir kez daha açıkça söyledim. Aynı zamanda başka liderler de bu konu üzerinde durdular ve onlar da bunu zikrettiler.
Türkiye olarak önümüzdeki haftalarda barışın kalıcı olması ve uzun vadeli çözüm için çalışmalarımızı yoğun bir şekilde devam ettireceğiz. 20 Ocak günü görevi devralacak Obama yönetiminin de bu sürece katkıda bulunmayı öncelikleri arasında alması gerektiğine inanıyorum. Bunu bir kez daha burada tekrarlamak istiyorum, çünkü ABD'nin kararlı bir şekilde ve adil bir şekilde devreye girmesi, bu problemin uzun vadede çözümünü sağlayacaktır. Bunu herkes bilmektedir. O açıdan herkesin beklentisi de bu yöndedir.
Sorularınız varsa cevap vermek isterim.

SORU: Sayın Cumhurbaşkanım, uzun vadeli çözümün sağlanması için şu anda hala Hamas ile İsrail arasında herhangi bir diyalog yok. Bu ateşkesi bile birbirlerinden bağımsız olarak ilan ettiler. Bundan sonra ateşkesin kalıcı olması için yine Türkiye, Hamas'la diğer taraflar arasında görüşmeleri sürdürecek mi?
CEVAP: Türkiye çalışmalarına devam edecektir. Demin söyledim, Türkiye, Kahire, Şam ve Tel Aviv arasında mekik diplomasisi yapmıştır, dedim. Dolayısıyla bu çalışmalarına devam edecektir, Türkiye bundan sonra da. Bunu yapabilen de, bugünkü toplantıya gelen ülkelerin arasında başka kimse yoktur, Türkiye'den başka. Bu konuyu da herkes bilmektedir. Hem içerideki kapalı toplantıda, hem basın toplantısında bunu da bütün ülkeler takdirle karşılamışlardır. Ve desteklerini Türkiye'ye göstermişlerdir.

SORU: Efendim, yine krizin başında Sayın Başbakan özellikle Arap ülkeleri arasındaki ayrılığı gidermek için bir tura çıktı. Fakat, son noktada hala bu ayrılık giderilmiş değil. Kriz bitti, ama bugün Sharm El Sheikh'te de gördük, Kuveyt Toplantısında da bu benzer süreç. Sizin telefon diplomasisiniz vardı. Bütün bu krizde Arap ülkelerinin ve liderlerinin tavrı sizi hayalkırıklığına uğrattı mı?
CEVAP: Kriz bitmedi daha, devam ediyor. Onun için altını çizdiğim iki husus var. Biri Filistinliler arasındaki bölünmüşlüğün giderilmesi, ulusal birlik hükümetinin kurulması. Bu bölünmüşlük Filistin devletinin yani kurulacak olan Filistin devletinin temellerini sarsmaktadır. Onun için önce bu bölünmüşlüğün giderilmesi, daha sonra da tabii, Arap ülkelerinin biraraya gelmesi, onların bölünmüşlüğünün giderilmesi. Belki de onların bölünmüşlüğü Filistinlileri bölüyordur, ayrı bir mevzu. Ama bu bölünmüşlüklerin giderilmesi lazım.

SORU: İsrail ile Türkiye arasındaki makasın açıldığı yönünde eleştiriler var. Hatta bu akşam İsrail'deki yemeğe sizin davet edilmediğiniz için gitmediğinize dair bazı haberler çıktı. Sizin bu özel konuyla ilgili yorumunuz nedir? Organizasyonda sizin bulunmamanızın sebebi ne? Bir de İsrail ile Türkiye arasındaki ilişki bundan sonra nasıl seyredecek?
CEVAP: Bunu söyleyenler, kimler söylüyor, bilmiyorum, demek ki bu olayları yakından takip etmiyorlar. Yani AB'nin lideri olan ülkeler, AB'deki bu ülkelerin liderleri Tel Aviv'e niye gittiler? Herhalde bunu bilmeden söylüyorlar. Yani bu olaylarla ilgili yorum yapılırken, bunları yakından iyice incelemek lazım. Bu hepiniz için de geçerli tabii. Şunun için, ABD ile İsrail biliyorsunuz geçen hafta içerisinde bir mutabakata vardı. Bu mutabakat neydi? Mısır'dan İsrail'e açılmış olan o tüneller, o geçitler veyahutta kapılar, bunların kontrolunda, yeterli kontrol yapılamıyor. Dolayısıyla bunların kontrolunda ABD'nin devreye girmesi, ABD bunu üstlendi, bu kontrolu. AB'nin bazı ülkeleri de ABD'nin bu konuda yardım vermeye, katkı sağlamaya hazır olduklarını söylediler. İsrail'in bu güvenlik meselesi olarak görüyor İsrail bunu. Buna destek vermek ve bu konuda İsrail'e desteklerini göstermek için gittiler. Bizimle bir alakası yok.
Türkiye İsrail arasındaki ilişkiler devam ediyor tabii ki. Türkiye yeri geldiğinde, doğruları gayet dürüst bir şekilde, açık bir şekilde kim olursa olsun söylemektedir. Şu yaşanan süreçte, kabul edemeyeceğimiz manzaraları, kabul edemeyeceğimiz olayları da, Türk halkı yediden yetmişe ayağa kalkmıştır. Onun temsilcileri de, gayet açık, net bir şekilde söylemişlerdir. Burada şunu da söylemek isterim, bakın, bu din savaşı değil bunlar. Bu bir siyasettir, yapılan şey. Bakarsanız, İsrail'de Müslüman nüfus var, Arap nüfus var. Başka ülkelerde farklı farklı nüfuslar var. Ama bu çok kötü bir siyaset. O açıdan biz şuna özellikle dikkat çekiyoruz, bu son iki hafta içerisinde yapılan şeyler, İsraillilerin uzun vadeli güvenliğine de aslında en büyük tehlikedir. Ve bunu da açıkça söylüyoruz. Bunları açıkça söyleyebilen başka bir ülke yoktur. O açıdan biz bir taraftan yanlış gördüğümüz şeyi insanlık adına söyleyeceğiz, kim olursa olsun bunları söyleyeceğiz. Ama diğer taraftan da makul tabii ki, ilişkiler devam etmektedir. İlişkiniz yoksa zaten bunları söyleme gücünüz de olmaz. Barışa katkı yapma imkanınız da olmaz. Biz oradaki acılardan açıkçası siyaset yapanlardan değiliz. Oradaki acının bitmesi lazım. Oradaki çocukların, kadınların, masum insanların kanının akmasının durması gerekir. Yoksa her iki senede bir aynı şeyleri görmeye insanlık dayanamaz. Bunlar bir gelenek haline gelmemesi gerekir. Türkiye'nin yaptığı budur.
Teşekkür ederim.
Yazdır Paylaş Yukarı