KKTC Ortak Basın Toplantısı

18.09.2007
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült
Sayın Cumhurbaşkanımızın Ortak Basın Toplantısı'nda yaptıkları açıklama aşağıda sunulmaktadır:
"Cumhurbaşkanı seçilmem sonrasında ilk yurt dışı ziyaretimi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne yapıyor olmaktan gurur ve memnuniyet duyuyorum.
Cumhurbaşkanı Sayın Talat'la Kıbrıs sorununun içinde bulunduğu aşamayı değerlendirdik. Türkiye ile KKTC arasındaki dayanışma ve yakın işbirliğini daha da güçlendirme yönündeki kararlılığımızı bir kez daha gözden geçirdik.
Adil, kalıcı ve kapsamlı bir çözüme ulaşılması için KKTC elinden gelen her şeyi yapmıştır. Bunu bütün dünya da bilmektedir. Daha önce yapılan referanduma da "evet" diyerek bunu bir kez daha göstermiştir ve dünyadaki bir algılamayı da sona erdirmiştir. Daima Türklerin çözümsüzlüğü ileri sürdüğü, Kıbrıs Türklerinin daima çözümsüzlükten yana olduğu gibi bir algılama bütün dünyada hâkimdi. Dolayısıyla Kıbrıs Türkleri çözüm yönünde gösterdikleri adımla da, bunu oylarıyla bütün dünyaya göstermiştir.
KKTC'deki gerek demokratik, gerekse ekonomik gelişmeler. gelişme bizi tabiî mutlu etmektedir. Bu ayrıca, şunu da göstermektedir ki, Ada'da iki tane gerçek vardır. Bu gerçeklerden birisi gayet açıktır; iki ayrı demokrasi, iki ayrı devlet, iki ayrı dil, iki ayrı din vardır. Bütün bu gerçekleri dikkate almadan da, Ada'da kalıcı bir çözüme ulaşmak zordur. O bakımdan BM'nin öncülüğünde Ada'nın gerçeklerini dikkate alarak, kapsamlı bir çözümün bulunması yönünde Türkiye de her türlü desteğini vermektedir, vermeye de devam edecektir.
KKTC'de son yıllarda gördüğümüz ekonomik gelişme, millî gelirin son beş yıl içinde iki misli artması, bunlar çok gurur vericidir. Bütün bu yönde Türkiye üzerine düşen her türlü görevi yerine getirecektir ve gerek güvenlik açısından, gerek onların haklı davalarının savunulması açısından, gerek ekonomik ihtiyaçlarının giderilmesi açısından daima Kıbrıs'taki Türk kardeşlerinin yanında olmaya devam edecektir.
Bugün yaptığımız görüşmeler bu açıdan da çok faydalı olmuştur. Gerek Sayın Cumhurbaşkanı'yla, gerek Sayın Başbakan, bakanlar, hepsiyle çok faydalı görüşmelerde bulunduk. İnanıyorum ki, bir gün Ada'da barış hâkim olacaktır. Türkiye'nin vizyonu şudur: Eğer, kapsamlı bir çözüm bulunursa, Kıbrıs'ın tamamı, Türkiye, Yunanistan, Doğu Akdeniz'de büyük bir işbirliği merkezi oluşturabilir ve Doğu Akdeniz'i çok cazip bir alan hâline getirir. Bu anlamda her türlü olumlu desteğimizi vermeye devam edeceğiz.
Bu ilk yurt dışı ziyaretimi KKTC'ye yapıyor olmaktan duyduğum mutluluğu ve gururu bir kez daha ifade etmek istiyorum. Bu vesileyle bütün Türk halkının sevgisini, selâmını da Kıbrıs'taki bütün Türk kardeşlerime iletmek istiyorum."

SORU-YANIT

SORU: Sayın Cumhurbaşkanı, barışçı çabalarınızın dünyadan beklediğiniz yanıtı aldığını söyleyebilir misiniz, bir? Doğu Akdeniz stratejisini dile getiriyorsunuz, uçakta da bunu belirtmiştiniz, bu strateji AB'ye yeni bir Akdeniz zeminli mesaj mı?
YANIT: Gerek Kıbrıs Türkleri, gerekse Türkiye samimi barış duygularını kendisine ispatlamıştır. Bunu herkes bilmektedir, bütün dünya bilmektedir, AB de bilmektedir, BM'nin daimi üyeleri de bilmektedir. Bu tabiî çok büyük kazanımlar da getirmiştir, bunu da görmek gerekir ama hâlâ yapılması gerekenler vardır; verilen sözlerin tutulması gerekmektedir. Bu yönde KKTC'nin de, Türkiye'nin de beklentisi hâlâ devam etmektedir. Bunu önce ifade etmek isterim.
İkinci konuda da, bunu da inanarak söylüyoruz; çünkü, çok büyük işbirliği potansiyeli vardır. AB'nin içerisinde, Kuzey'de, Batı'da, çeşitli coğrafi bölgeler vardır ki, kendi içinde işbirliği geliştirirler. Doğu Akdeniz'de de Türkiye, Yunanistan, Kıbrıs Adası'nın tamamı büyük bir işbirliği içerisine girebilir. Bütün bunların olması için önümüzdeki pürüzlerin kaldırılması gerekir. Bu da kapsamlı bir çözümden geçmektedir.

SORU: Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Papadopulos, Türk Silâhlı Kuvvetleri'ni resmen düşman olarak ilân etti. Bu düşman ilânına zatıaliniz yaklaşımı nedir?
YANIT: Daha önce buna cevap verildi tabiî. Türk Silâhlı Kuvvetleri Ada'ya barışı getirmiştir. Barışı Güney için de getirmiştir, bunu herkes bilmektedir. Türk Silâhlı Kuvvetleri Ada'ya geldiğinde, o gün Ada'da nelerin olduğu, hafızalar tazelenirse, hatırlanacaktır. O günkü Cumhurbaşkanı bile Ada'dan kaçmak durumunda kalmıştı. Türk Silâhlı Kuvvetleri Ada'ya sadece barışı getirmemiştir, aslında demin bahsettiğim geniş bölgede demokrasinin tekrar yerleşmesine fırsat vermiştir. O bakımdan bunları tamamen yersiz suçlamalar olarak görüyoruz. Türk Silâhlı Kuvvetleri Ada'da barışın sembolüdür. Bunun ötesinde herhangi bir niyetimiz de yoktur.

SORU: Sayın Cumhurbaşkanım, daha önceki demeçlerde sık sık Türkiye'nin bir adım önde olması vurgusu yapılıyordu, barışa yönelik çabalar açısından. Ancak bugün sabahleyin Ankara'dan ayrılırken de, burada da Türkiye'nin ve Kıbrıs Türkü'nün barış için gerekini yaptığını, sıranın Rumlarda olduğunu vurguluyorsunuz. Bir de iki ayrı devlet, iki ayrı demokrasi, iki ayrı halk; hatta, iki ayrı din vurgusu yapıyorsunuz. Bu yeni bir Kıbrıs politikasında açılım mı işaret ediyor?
YANIT: Hayır, bu yeni değil, bunu devamlı söylüyoruz. Ben Dışişleri Bakanı olarak, Başbakanlığım döneminde, bunları toplarsanız, beş yıl hep bu konularla ilgilendim. Bütün dünyada Kıbrıs meselesini anlattım. Ömrümün son beş senesi bununla geçti. Konuşmalarımın yarısına yakını, üçte biri neredeyse bu meselerle ilgilidir. Bunların hepsine de çok iyi vakıfım ve söylediğim hiçbir şey de çok yeni değildir aslında. Ada'nın gerçeklerini söyledim. Ada'da iki tane ayrı gerçek vardır. Bunu görmek lâzım, tanımak lâzım ki, çözüm de bu çerçeve içerisinde gelsin. Yoksa aldatıcı olur bütün çabalar, bunu söylemek istedim. Türkiye de, Kıbrıs Türkleri de bir adım önde, bir değil, birkaç adım önde aslında. Arada neredeyse mesafe olmaya başladı. Onun için tek taraflı sadece adımlarla değil, bir uzlaşmanın olması, bir konsensüsün ortaya çıkması için, bir neticenin ortaya çıkması için karşılıklı adımlar atılarak yürünür; mesafeler ancak böyle alınır. Tek bir tarafın yürümesiyle hâllolmaz. Buna işaret etmek istedim. Bu da doğrusu yeni bir söylem değil, benim için. Hep tekrarladığım şeyler.

SORU: Sayın Cumhurbaşkanı, Annan Plânı Ada da çözüm için bir zemin teşkil ediyor mu, yoksa Annan Plânı Türkiye Cumhuriyeti hükûmetine göre ve Cumhurbaşkanı'na göre, size göre öldü mü?
YANIT: Annan Plânı'yla önemli mesafeler alınmıştı tabiî. Şimdi tekrar çalışırken hiçbir şey olmamış gibi, sanki sıfırdan başlayalım edası içerisinde tabiî ki olunamaz. Bu bağlamda, şüphesiz ki Annan Plânı da önemli bir çalışmaydı. Referanduma tâbi tutulması çok önemliydi, her iki taraf görüşlerine ifade ettiler ve ilk defa böyle bir referandum oldu. Bu açıdan unutulacak, tamamen boş verilecek, hiçbir zaman refere edilmeyecek bir çalışma değildir.

Bu arada şunu da ifade etmek isterim. Sayın Cumhurbaşkanı Talat'ı Türkiye'ye davet ettim. Tabiî Türkiye'de kendisini görmekten ayrıca tekrar mutluluk duyacağız.
Teşekkür ederim.
Yazdır Paylaş Yukarı